Beyin Göçü Üzerine... - Yüksel ATAKAN

Fizik Yüksek Mühendisi Berksan ve Dr. Yüksel ATAKAN'ın Görüntüsü.

1969’dan beri Almanya’da bulunan Berksan – Yüksel ATAKAN, 1961’de Ankara Üniversitesi Fizik Y.Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra Türkiye’de çeşitli kurumlarda fizikçi olarak çalıştılar. Yüksel Atakan Uluslarası Atom Enerjisi bursunu kazanıp önce Viyana’ya gitti, sonra da Almanya’nın Heidelberg Üniversitesinde 1972 sonunda doktorasını yaptı. Daha sonra Mannheim’daki Brown Boveri şirketinin nükleer santralların projelendirilmesiyle ilgili bölümünde 15 yıl radyasyon fiziği konusunda çalıştı, daha sonra da 10 yıl Siemens’in Hanau’daki nükleer yakıt elemanları bölümünde proje yöneticisi olarak görev yaptı.

Berksan Atakan da Türkiye’de çeşitli kurumlarda çalıştıktan sonra, Almanya’da Mannheim’daki Brown Boveri şirketinde radyo verici antenlerinin projelendirilmesinde 15 yıl çalıştı. 1983’de Almanya’da Consultıng bürosu açan Berksan Atakan Avrupa’nın çeşitli radyo 

şirketleri için projeler ve hesaplar yaptı (Radyo İtalya, Radyo Vatikan, Almanya Südwestfunk, Avusturya Radyo Verici kurumları bunlardan bazılarıdır). Daha sonra 10 yıl kadar da Frankfurt bölgesindeki cep telefon iletişim sistemleriyle ilgili baz istasyonlarının projelendirilmesinde ve frekans planlanmasında danışmanlık ve proje yöneticiliği yaptı.

Şimdi her ikisi de emekli olmakla birlikte, Yüksel Atakan radyasyonların insana etkileriyle ilgili bilimsel gelişmeleri Türkiye’deki popüler bilim dergilerinde yazmayı sürdürmekte, eşi Berksan da ona yardımcı olmaktadır. Yüksel Atakan’ın son yıllarda Cumhuriyet Bilim Teknik, Tübitak, NTV Bilim, Bilim ve Gelecek dergileriyle Bilimania web, Herkese Bilim ve Teknoloji dergisi, Fizik Müh. Ve daha başka portallarda yayımlanan 100 kadar yazıları vardır (bkz. www.fmo.org.tr). Berksan ve Yüksel Atakan çiftinin Almanya’daki Duisburg üniversitesinde termodinamik bölüm başkanlığı görevinde profesör bir oğulları, bir kız ve bir oğlan torunları vardır. İlerlemiş yaşına rağmen Yüksel Atakan Almanya’da tenis turnuvalarına katılıyor. Türkiye’de Ege’de (Gümüldür/Özdere) ve Almanya’da oturdukları Heppenheim’daki gölde rüzgar sörfü yapmayı sürdürüyor.

Herkese Bilim Teknoloji dergisinde 11.01.2019 günü yayımlanan aşağıdaki yazım sanırım çok kişiyi ilgilendirebilir:

Derginizin 145.sayısındaki Sn.Prof.Dr.Metin Balcı’nın ‚Beyin Göçü‘yle ilgili yazısındaki düşüncelerine, uzun yıllar  Almanya’da çalışmış olan bir fizikçi olarak aynen katılıyorum.

24.000 TL gibi bir aylıkla yurt dışından akademisyenlerimizi getirmek gibi palyatif  önlemler, yazıda belirtildiği gibi zaten bu paranın çok üstünde ücret alan yurt dışındaki uzmanlar için hem çekici olamayacak hem de Türkiye’de aynı yerde çalışan diğer kaliteli elemanlar arasında ikilik yaratacaktır.

Ayrıca paradan önce, her bir araştırmacının, çalıştığı yerde yapmakta olduğu araştırmayla ilgili konuşup tartışabileceği ve katkısını isteyebileceği meslekdaşlar grubu araması doğaldır. Bu durum, ABD’de böyle bir grup içinde yaptığı araştırmalarla Nobel Ödülü alan değerli Aziz Sancar’ın başarısında da görülebilir. Üniversitelerde kayırmayla işe alınan kişilerle böyle bir araştırma ortamı yaratılamayacağı ise açıktır. Öte yandan araştırmalarda kullanılacak pahalı aletlerle, bunları kullanacak deneyimli teknisyenlerin de sağlanması gerekir. Bu ise, özellikle teknoloji dalında araştırmalar yapan her bölüm için yılda 1-2 milyon Avro gibi ek bir bütçe gerektirir.

Bunlar sağlanmadan ve hür bir araştırma ortamı yaratılmadan,Türkiye’deki 100 den çok üniversitedeki belki 1000 kadar bölümün her birine, yurt dışından gelecek, çok yüksek maaşlı sayılabilecek , 1-2 araştırmacıyla bilim ve teknolojide atılım yapılamayacağı bellidir.

Bu nedenlerle bizce, üniversitelerde her bölümdeki öğretim üyelerinin, tarafsız kuruluşlarca incelenip değerlendirilmesi (ki personelin bilim ve teknolojideki araştırmalara uygunluğuyla ilgili analiz ve değerlendirmeler yapan uluslararası kuruluşların uzmanları vardır), gerçekten koltuğunu hak edenlerin, maaşları yükseltilerek üniversitelerde kalmaları sağlanmalıdır. Bunlar yapıldığıda, ilgili bütçe sağlandığında  ve Sn. Balcı’nın yazısındaki önerilere de uyulduğunda,  gidenlerin sayısı azalacağı gibi,  gelenlerin sayısı da artacaktır.

Konuya uzun sürede bakıldığında ise, her şeyden önce, orta öğretimden başlanılarak, okulların ve ders programlarının bilim ve teknolojiye ağırlık verilecek şekilde düzenlenerek üniversitelere öğrenci yetiştirilmesi zorunlu olacaktır. Üniversiteleri üstün başarıyla bitirenlerin, üniversitelerde ve diğer araştırma kurumlarında kalmalarının önü, yukarıda belirtilen hür ve uygun ortam da hazırlandığında, gelişmiş ülkelerdeki gibi, kendiliğinden açılacaktır  düşüncesindeyim.

Yüksel ATAKAN,

Em. Fizik Y. Müh. Dr. – Almanya