Hayat Dokunmakla Başlar - Emine İŞLER

Hayat denince aklımıza bir insanın doğumundan ölümüne kadar yaşadığı olaylar dizisi gelir. Bu olaylar dizisi, kimileri için bir takım olanakları ifade ederken kimileri için de bir yoksunluğa karşı verilen savaşın adı olur. Görme engelli bireyler olarak doğmuş ya da daha sonradan herhangi bir sebeple gözlerini yitirmiş olan bizler, bu yoksunluk savaşının daimi neferleriyiz. Engelimiz nedeniyle dokunarak, hissederek yaşarız bizler. Görme engelli olarak yaşamlarımızı sürdürmeye başladığımız andan itibaren dokunarak algılarız her şeyi.

Okumak ve yazmak, insanın hayata aydınlık gözlerle bakmasını sağlayan birer penceredir. Bizler, görme engelli bireyler olarak hayatımızda bu iki pencerenin aydınlığına sığınmak zorundayız. Görme engelli oluşumuza sığınıp bu pencerelerin aydınlığından uzak durmak, bizi gerçek anlamda körleştirecek bir eğilim olur. İşte bizim hayatımızda bu pencereleri açmamızı sağlayacak araç Braille alfabesidir. Hayata dokunarak başlayan bizler, Braille yazı kullanarak aydın düşüncenin tohumlarını toplayabilir; topladığımız bu tohumları yine Braille yazı aracılığıyla bilimin toprağına serpiştirebiliriz.

Beyaz bastonun ucuyla yolumuzu güvenle çizmek, nasıl hayatımızın olmazsa olmazı ise, bizi aydınlığa çıkaracak olan Braille yazı da olmazsa olmazlarımızdandır. Braille yazı bilen görme engelliler, hayatı parmaklarının ucuyla görebilmeye başlamış insanlardır. Hayatı dokunarak gören insanların kendilerine güven duygusu gelişir. Öz güveni gelişen görme engelliler, hayatta bir başkasının çizip önlerine koyduğu ve kendi tercihleri olmayan bir hayat çizgisinde ilerlemektense; kendi hayatlarına kendileri yön vermeye başlarlar. Bu da bir görme engelliyi bağımlılıktan kurtarır ve hayatta özgürce kanat açmasını sağlar.

Braille yazı ile düşündüklerimizi yazıya dökebilir, düşünüş çizgimizi kimseye ihtiyaç duymadan ifade edebiliriz. Yaşadığımız olaylar dizisinde Braille yazı ile yaşama dokunursak yaşamda engellilerin de düşünebilen, yazabilen, paylaşabilen bireyler olarak var olduğunu kanıtlayabiliriz.

“Hayat dokunmakla başlar.” demiştim en başta. Bizler bu dokunuşla hayatın dallarına tutunup okumak ve yazmak pencerelerinin ışığında aydınlanan yolumuzda daha emin adımlarla yürüyen insanlarız. Bu yüzden de, Braille yazının, yaşamımızda bir evin hava almasını sağlayan pencereler kadar önemli; güneşin içeri girmesini sağlayan saydamlık kadar gerekli olduğunu görebilmeliyiz. çünkü bizler ancak bu pencereler aracılığıyla nefesimizi, sesimizi bizim dışımızdaki yaşama duyurabiliriz.

Emine İşler