Ana Sütü Eşittir Braille Yazı - Hatice ÖNDER

İnsanoğlu üzerinde yapılan incelemeler, doğan bir bebeğin bütün hayatını etkileyen, en önemli unsurun “ana sütü” olduğunu göstermiştir. Ruhsal, bedensel sağlığın, yaşam kalitesinin hayat boyu tek garantisi gerekli ana sütünü alma koşuluna bağlıdır.

Görme engelli bir birey, okula başladığında, Braille yazıyı öğrendikten sonra, en büyük özgürlüğüne kavuşur. Kendisini ifade etmek, taleplerini dile getirmek, ulaşmak istediği mercilere ulaşabilmek için, tek değil, ama tadı damağında tek yöntemdir.

Teknolojinin gelişmesiyle, cep telefonları bilgisayarlar vb. Belki, erişimde zamanı kısaltmıştır. Ne var ki, bu yollara ulaşmak, bu teknolojiyi edinmek, herkes için pek de kolay değildir. Cep telefonu ve bilgisayarı belki alırsınız, faturaları, internetler için her ay ödeyeceğiniz paralar, bunların daha da ötesinde, bütün konuşan programlara rağmen, bir nokta geliyor ki, mutlaka göze ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu bile, özgürlüğün bir nevi kısıtlanması demektir. Braille yazıyı şöyle düşünmek gerek. Gören bir insan, baktığı bir yazıyı göz sayesinde, direk beyine gönderebiliyor ve dolayısıyla algılama gücü yüksek ve kalıcı. Görme engelli bireyin, gözleri olan parmak sayesinde de, aynı şey mümkün. Ancak, teknolojinin sağladığı diğer araçlar, kulağa hitap ettiği için, başta dikkat dağınıklığı bir anlık dalgınlık gibi nedenlerle, beyne gönderilen bilgilerde bir kopukluk ve eksikliklerin olması olası.

Hep şöyle düşünmüşümdür. Çömlek içine koyulup tandırda pişirilen et Braille yazı. Ocakta modem tencerelerde pişirilen et ise bilgisayar, ya da teknolojidir. Ve bence, asla hiçbir şey tandırdaki, o çömleğin içindeki yemeğin tadını veremez. Ve hangi teknoloji olursa olsun, Braille yazının verdiği tadı, verme şansına sahip değildir.

Şöyle düşünelim. Her görme engelli birey, yazı yazabilecek, en azından tablete sahip olabilir. Ayrıca, kağıtları ne kadar özel olursa olsun, kolayca edinme şansı vardır. Ama, görme engelli bireylerin en azından %90’nın, alt ekonomik seviyede olduğunu düşünürsek, teknolojinin yarattığı cihazlara ulaşması, pek de kolay olmasa gerek. Varsayalım bir şekilde bu cihazlara ulaştı. Kullanabilmek için, özel kurslara katılacak. Bu teknolojik cihazların kullanımı için her ay ödeyeceği faturalar, ayrı bir yük, diyelim ki, bir yöntemini bulup, bununda üstesinden geldi. Bu cihazların yaydığı radyasyonu engellemenin hiçbir şansı yok. Bu cihazları her kullanma ömrümüzden bir kayıp. Ama insanoğlu, zararlı bütün şeyleri yapmaya meyilli. Bunu da görmezlikten geldik. Kolaylığı sağlayan, konuşan programların bir şekilde kesintiye uğraması, ciddi elektrik kesintileri, meydana gelen, bir arıza, bütün depo edilen bilgilerin yok olmasını sağlayabilir. Diyelim ki, bunlarında önlemini aldık. CD, DVD gibi saklama tekniklerini kullandık. Bütün bu zararların, çözülebilir olması bile, görme engelli bir bireyin kabartma yazı dediğimiz, Braille yazıyı bizzat daktiloyu önüne alıp, o harflerin hangi parmaklarım basılarak yazılacağını, düşünerek beyni çalıştırması, her harf için ayrı hareketler yaparak, parmakları ve kol adalelerini çalıştırması ve okurken her iki elin işaret parmaklarının özel olarak programlanarak, hiçbir şeyden alınmayacak bir tatla yazıyı okuması ve beyne nakşetmesi bence hiçbir zevk ve hiçbir tatla ölçülemeyecek bir değer ve mutluluktur.

Braille yazıyı kullanan, bir görme engelli, yeterince ana sütü almışcasına, bütün dileklerini bütün taleplerini, duygu ve düşüncelerini hiçbir aracıya ihtiyaç duymaksızın, direk iletme şansına sahiptir.

Ben 54 yıllık bir görme engelli birey olarak, bugün Louis Braille’i en derin sevgi ve şükranla, bütün hücrelerime dek, duyumsayarak anıyorum ve beni doğuran anam kadar içimde hissediyorum.

Ne mutlu bu dünyaya ki bizim ülkemizde olmasa bile bir bireyi bu denli sahiplenebiliyoruz. Böylesi bir bireyin buluşu teknolojinin en zayıf dönemlerinde bile bu yazının evrensel olmasını sağlayabilmiştir.

Ben bütün dünyayı iyi tire kötüyü doğru tire yanlışı gerçek insani duyguları bu yazıyla tanıdım. Bu yazıyla geleceğe taşıyacağım.

Benim için Braille yazı hava, su, ekmek, ana sütü kadar önemli.

Ülkemizde engellilerle ilgili, politikalar oluşturan derneklerin birincil görevleri rehabilitasyon merkezlerinde Braille yazı öğretilmesinin yoğunlaşmasını sağlamak üzere çaba harcamak, başta merkez olmak üzere, bütün şubelerinde halk eğitim desteğini de alarak, Braille yazı kursu açmaktır. Ayrıca giderek körler okullarında Braille yazı bilmeyen Türkçe öğretmenlerinin Braille yazı öğretmelerinin önüne geçilmesi için, bakanlık nezdinde ciddi mücadeleler geliştirmesi gerekmektedir. Üstelik bu çalışmaları her tür teknolojiye her tür gelişmeye rağmen yaygınlaştırmalıdırlar.

Bu çalışma bile gelecekte tarihimiz incelendiğinde çalışmayı yapan örgütü diğer örgütlerden ayrıcalıklı kılacaktır. “Benim ana sütüm Braille yazı ben sağlıklı körüm. ”

Hatice  ÖNDER