İzmir'de Açılan İlk Körler Okulunun Yetiştirdiği Bazı Değerler - Önder KÜTAHYALI

İzmir’de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı olarak açılan “Sağır-Dilsiz ve Körler Müessesesi’nde, yaklaşık 1928–51 arasında körlere verilen eğitimin niteliği kusurlarla doludur. Buna karşın, kurumun bazı değerler yetiştirebilmesi, Türkiye körlerinin tarihinde önemli bir olaydır. Aşağıda, söz konusu değerleri özetlemeye çalışacağım.

Şemsettin Görenel: Körlere kabartma yazı, nota ve aritmetik öğreten değerli bir hocadır.

22 yaşına değin İzmir’in ünlü delikanlıları arasındaydı. Teknisyendi. Bir kaynak çalışması sırasında oksijen tüpünün patlamasıyla gözlerini yitirdi.

Kendisini, Dr. Necati Kemal Bey’ in yönettiği okula getirdiler. İlk günler krizli geçti. Daha sonra Necati Bey onu sıkı bir çalışma disiplinine soktu. Yedi yıllık okulu dört yılda bitirdi. Bize anlattığına göre Müdürle gece çalışırlar; gündüzleri ise öğrendiklerini öğlencilere aktarırmış. Ayrıca keman çalmış; ama müzik duyarlılığının yetersizliği yüzünden bu çalgıyı sonradan bırakmış. Körlük alanında yaptığı eğitim onu çok heyecanlandırmıştı. Bu nedenle “Görenel” soyadını aldı. Ellerle parmakların körlere ışık getirdiğini vurgulamak istiyordu.

İlkokul mezunu olduğu için Müdür kendisini hizmetli kadrosuyla görevlendirdi. Hafta boyunca okulda kalır, bizleri gece gündüz eğitirdi. Ankara’ya taşındığımızda, kabartma kitapların hazırlandığı bölümde çalıştı. Üç çocuk babasıydı.

Havva Sargın Subaşı: Piyanist ve besteciydi. Karşıyaka’daki okula çocuk yuvasından getirilmişti. Okulda nota ve kitap yazar, piyano öğretir. Stavrides’in kurduğu mandolin topluluğu ile salon orkestrasına piyanocuyla kaldırdı.

Öğretmeni Yeger gittiğinde on yaşındaydı. Yarım kalan piyano eğitimini bazı hocalardan aldığı özel derslerle tamamlamaya çalıştı. Piyano resitalleri verdi: ama hiçbir zaman müziksel çalamadı. Besteleri de yetersizdi. Ankara ve Gaziantep Körler Okullarında da görev yaptı. İki çocuk annesiydi.

Ömer Kayabay: Müzikle içli dışlı olmuş bir sanatçıydı. Okulda öğrendiği çalgılar, klarinet, kontrabas, gitar ve mandolindi. Okul dışında ise udun etkili bir sanatçısı olmuştu. Tambur çaldığı, bir ara ney de üflediği söylenirdi.

Ömer ağabeyimiz gerçek bir İstanbul efendisiydi. İzmir’de açılan ”Körlere Yardım Derneği’nde uzun zaman çalıştı. Daha sonra yıllarca İstanbul’da yaşadı; geceleri Emirgan’da, varlıklı kişilere ut çalarak para kazandı.

Eşinin ölümü üzerine İzmir’e döndü. Kalp krizi geçirdiği için artık ut çalmıyordu. Karşıyaka sokaklarında kağıt helvası satarak yaşamını sürdürdü ve ikinci bir kalp krizi sonunda aramızdan ayrıldı.

Şahin İşiner: Kayabay gibi müziği bütünüyle içine sindirmiş bir sanatçıydı. Okula geldiğinde Stavrides hoca ona flüt verdi; ama altı ay boyunca çalgıdan ses çıkaramadı. İlk sesi elde ettikten sonra ise hızla ilerledi; flütün gerçek ustası oldu. Çalgısı için besteler de yaptı.

Bir süre Ankara Radro Çocuk Kulübündeki koroya flütüyle katıldı. Ayrıca akordeon ve saksafon öğrenerek başkentin hatif müzik piyasasında “Kör Şahin” olarak ün yaptı. Sonunda, rahmetli Emin Sağlamer’in çabasıyla körler okuluna müzik öğretmeni olarak alındı; öğrenciler yetiştirdi. Saygıyla anıyoruz.

Zekai Uyar: Adına uygun olarak okulun en zeki öğrencilerinden biriydi. Bana söylendiğine göre kitaplıkta bulunan bir keman notasını kopyalamak istediği zaman bir eliyle notavı okur, öbür eliyle 21de yazı makinesini kullanırmış. Kemana Hamdi Akay ile çalışıyordu. Sarasate’nin ünlü ‘”Çingene Havaları’nı başarıyla çaldı.

Şu da var ki yaşamını kemanla sürdürmedi. Ortaokul ve Lise sınavlarını dışarıdan vererek Ankara’da hukuk okudu. Avukatlık mesleğindeki ustaca yaklaşımlarıyla hem yargıçları, hem de duruşmalarda bulunanları şaşırttı.

Salih Tüzün: Keman ve flüt çalardı; ağız armonikasının da meraklısıydı. Okulu bitirdikten sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’ nın orta ve lise dönemlerini dışarıdan sınav vererek bitirdi. Milli Kütüphane’nin kurucusu Adnan Ötüken, kendisini bu kuruma memur olarak aldı. Tüzün uzun yıllar Milli Kütüphanenin körler bölümünü oluşturan çalışmalar yaptı; kabartma kitaplar yazdı.

Öte yandan Ankara Radyo Çocuk Kulübü’nde yıllarca koroyu kemanıyla destekledi. Bazen solo olarak ağız armonikası da çalardı. “Okula Veda” adlı şarkısı sık sık seslendirildi.

İbrahim Ayuz: Keman çalardı; fakat öğretmenleri yetersiz olduğu için 1945’te mezun olduktan sonra Madam Amati’den de ders aldı

Ayuz’un babası Mustafa Bey, oğlunun körlüğünden utanan bir adamdı. Onu baskı altında tutmak istedi; ancak Ayuz,  annesinin sağladığı olanaklarla Ortaokul ve Lise sınavlarını dışarıdan vermeyi başardı ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ne yazıldı. Dönemin en ünlü hukukçuları onun hocası oldular.

Avukatlık stajını İzmir’de yaptıktan sonra yazıhanesini açtı. Herkesin tanıdığı bir avukat oldu. Dört çocuğunu da üniversitede okuttu. Son yıllarında, yazıhaneyi kapatmış, sadece dostlardan gelen istek üzerine dava almaya başlamıştı.

Ayuz 2003’te etkinliğe geçen ve o zamanki adı “İzmir Görme Özürlüler Kitaplığını Kurma ve Yaşatma Derneği” olan kurumda bir süre Başkan Yardımcılığı yaptı. 2006 yılının son günlerinde bir gece değerli ağabeyimizi yitirdik.

Gültekin Yazgan: İlk körler okulunun öğlencisi değildi: fakat yaptığı öncü niteliği taşıyan çalışmalarıyla yukarıda incelediğimiz değerler arasındaki yerini aldı.

Aydın’da doğan Yazgan, 1939’da, ilkokulun dördüncü sınıfında bulunduğu sırada ve on iki yaşında kör oldu. Bir süre yolunu aradı. Akordeon çaldı; arkadaşlarıyla müzik yaptı. Sonunda, kabartma yazıyı öğrenerek eğitimini sürdürmeye karar verdi. İzmir’de Şemsettin Görenel hocadan ders aldı.

1946’da ilkokul, bir yıl sonra da ortaokul sınavlarım dışarıdan verdi. 1948’de ise iki aşamada girdiği sınavlarla Ankara Atatürk Lisesi’ni bitirdi. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı ve 1952’de birincilikle mezun oldu.

1952’de Ankara Körler Okulu’nda, daha sonra İzmir Akşam Ticaret Lisesi’nde öğretmenlikler, her iki kentteki avukatlık çalışmaları, Hukuk konusunda yazdığı kitaplar ve çeşitli çeviriler. Yazgan’ın etkinliklerini özetlemektedir. İki oğlundan Prof Dr. Yankı Yazgan, Marmara Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi kürsüsündedir. Doç. Dr. Çağrı Yazgan ise ABD’nde görev yapmaktadır.

Gültekin Yazgan, 2004 yılında “Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nı etkinliğe geçirdi Bu kurum günümüzde, İzmir’den Van’a değin yaklaşık 2800 görme özürlü okura hizmet vermektedir. Değerli ağabeyimiz, 81 yaşında bir delikanlı olarak anılan kitaplığın gelişmesi için çalışıyor. Özyaşam Öyküsünü anlatan ”Kör Uçuş” başlıklı kitabi, Ankara Altı Nokta Derneği Kitaplığı’nda seslendirilerek görme özürlülere sunulmuştur.

“Altı Nokta’nın Sesi” dergisinin değerli okurları, buraya dek gözden geçirdiğimiz kişilerin yetişmesi sırasında, Türkiye’de körlere yönelik olarak yapılan hizmetler sıfır noktasındaydı. Eğitim araçlarından, halkımızın körlerle ilgili anlayışına dek her şey olumsuzdu. Böyle olmasına karşın bazı değerlerin kişiliklerini kanıtlayabilmesi, tansık (mucize) niteliği taşır. Bu durumun, günlük yaşamda çeşitli güçlüklerle karşılaşan görme Özürlü arkadaşlarımızı yüreklendireceğine inanıyorum.