Engellilerin 2022 Sendromu - Av. Turhan İÇLİ

ENGELLİLERİN 2022 SENDROMU

Her halde hiç bir ülkede muhtaçların yarasına merhem olsun diye bu denli iyi niyetlerle çıkarılmış bir yasa, onların başına bu denli bela olmamıştır.

Evet, 1976 yılında 65 yaşını doldurmuş muhtaç kişilerin ve engellilerin asgari gereksinimlerini karşılamak amacıyla çıkarılmış olan 2022 sayılı yasadan söz ediyoruz. Bu yasa çerçevesinde yaşlılara ve engellilere ödenen muhtaçlık aylığı, başlangıçta, onların bazı gereksinimlerini karşılamaya yetecek miktardaydı. Hemen hemen asgari ücretin yarısı oranındaydı. Yaşlılar ve engelliler, devletimiz bize sahip çıkıyor duygusu içerisinde mutluydular. Üç ayda bir aldıkları aylıklarını, göğüslerini gere gere aile bütçesine katıyor ve bundan dolayı çok onurlanıyorlardı.

Bu aylıklar, en düşük devlet memuru maaşına endekslendiğinden, 1980 yılından itibaren memur maaşları da daha çok maaş katsayısı yerine, yakacak yardımı ve sosyal yardım üzerinden arttığı için zamanla muhtaçlık aylığının asgari ücrete oranı kademe kademe düşmeye başladı. Bugün asgari ücret 500 YTL dolayında olduğuna göre 90 YTL dolayında olan muhtaçlık aylığının beş buçuk katıdır. Tersinden söylersek, muhtaçlık aylığı, asgari ücretin yarısına yakın iken bugün neredeyse altıda birine düşmüş bulunmaktadır.

Öte yandan, 2005 yılı öncesinde yaklaşık 600 bin dolayında yaşlı ve engelliye ödenen bu aylık, yine de toplumsal bir işlev yerine getirirken 2005 yılında paradoksal bir gelişme meydana geldi. Yıllardan beri, engelli örgütlerince  “Özürlüye ya İş ya da Tazminat” sloganıyla sürdürülen, muhtaçlık aylığını anlamlı bir düzeye çekme mücadelesi sonuç verip de birinci derece engelliler yaşlılara ödenen miktarın üç katı, ikinci derece engelliler ise iki katı oranında aylık almaya 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ile hak kazanınca,  işin rengi değişti. “Siz misiniz, aylıkları iki ve üç katına çeken; yasayı noktası virgülüne katı bir biçimde uygulayayım da dünyanın kaç bucak olduğunu görün!” Siyasilerden mi bir talimat geldi, yoksa ilgili bürokrasinin kendi işgüzarlığından mı kaynaklandı bilemiyoruz. Ama, daha önceleri belirli bir esneklik ve hoşgörü içerisinde uygulanan yasa, ağzına atanın dişlerini un ufak eden çelik bir leblebiye dönüşüverdi. İnternet üzerinden taramalar başladı. Bakmakla yükümlü kimsesi olanlar bir bir tespit edilerek aylıkları kesildi. Üstüne üstlük  % 50 fazlasıyla kendilerine borç çıkartılıp kapılarına haciz memurları dayandırıldı. Bu uygulamayla engelli kitlesi, kurt dalamış sürüye döndü. Kendisine bu şekilde borç çıkarılan engelli sayısı kısa sürede 81 bine ulaşırken ortama tam bir panik havası egemen oldu. Yasaya lanet okuyanlar mı dersiniz, muhtaçlık aylığını aldığına pişman olanlar mı? Neyse ki, imdada Türkiye Büyük Millet Meclisi yetişti de engelliler bir parça rahat nefes aldı. Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Kanunu’na af yerine geçecek bir madde eklendi ve borçlar silindi.

Peki, meselenin aslı neydi? 2022 sayılı Kanun’da bu yönde bir değişiklik mi meydana gelmişti de 2005 yılından önceki uygulamalardan farklı bir sisteme geçilmişti? Hayır. 2022 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde hiçbir değişiklik olmamıştı. Uygulayıcıların niyeti ve anlayışı değişmişti. 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş muhtaç, Kimsesiz ve Güçsüz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un birinci maddesi, bu aylığın, bakmakla yükümlü kimsesi olmayan, sosyal güvenlik kuruluşlarından birinden maaş almayan, nafaka almayan veya alması mümkün olmayan,  her ne ad ve nam altında olursa olusun,  aylık geliri bugünkü değerlerle 90 YTL’nin üzerinde olmayan Türk vatandaşlarına ödenmesini öngörmektedir. Peki bakmakla yükümlü olanlar yani nafaka yükümlüleri kimlerdir? Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesi bunları dört guruba ayırmaktadır: eş, kardeş, altsoy(çoluk çocukları) ve üstsoy (anne babalar). Allah aşkına, ülkemizde eşi, kardeşi, çoluk çoçuğu ve anne babası olmadan bir başına yaşayan kaç kişi vardır? Herhalde sayılabilecek kadar az. O halde siz kanunu harfi harfine uygulamaya kalkışır iseniz, daha önce aylık verip de eşi, kardeşi, çocuğu veya anne-babası bulunduğu ve bunlardan birinin halen çalışmakta veya emekli olduğu tespitini yaptığınızda aylığını keser ve kendilerine borç çıkarırsınız. Ama sözkonusu maddeyi sosyal devlet olmanın gereklerine göre esnek ve hoşgörülü bir biçimde uygularsanız, 65 yaşını doldurmuş muhtaç tüm yaşlılara ve engellilere aylık bağlarsınız.

Bir de şu muhtaçlık kavramı üzerinde duralım. Muhtaçlık nedir? Gereksinimlerini asgari ölçüde karşılamaya yetecek gelire sahip olmama durumudur. Bugün ülkemizde muhtaçlık kriteri asgari ücrettir. Resmi olarak asgari ücretin altında geliri olanlar muhtaç sayılırlar. Nitekim T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 108. maddesi de muhtaçlığı aynen böyle tanımlamaktadır. Çünkü asgari ücret, en az gereksinimlerin karşılanmasına yetecek bir ücret yani güçlükle yaşanabilecek bir ücret olarak öngörülmüştür. Adı muhtaçlık olan bir yasa ise, bu sınırı bugünkü değerlerle 90 YTL olarak öngörmektedir.

Bir de terminolojide açlık sınırı kavramı vardır. Bu ise, güçlükle yaşamı sürdürebilecek besin maddelerinin karşılanmasına yetecek gelir düzeyini ifade eder. Tüm sendikaların ve TUİK’in verdiği rakamlar, açlık sınırını en az 150 YTL dolayında göstermektedir.  Demek oluyor ki, bugün 2022 sayılı Kanunu göre yaşlılara verilen aylık 90 YTL dolayındaki ödeme, açlık sınırının bile altındadır.

Şimdi başa dönüp soralım: Çok iyi niyetlerle çıkarılmış olan bu yasa, bugün yaşlıların ve engellilerin başına dert olmamış mıdır? Bilgi ve vicdan sahibi hiç kimsenin bu soruya olumsuz yanıt verebileceğini sanmıyoruz.

O halde sözü uzatmadan söyleyelim: Yaşlıların aldığı muhtaçlık aylığı, asgari ücret düzeyine çekilmeli, engellilere ödenen aylık ise, yine asgari ücret üzerinden hiçbir ayırım gözetilmeksizin işsiz tüm engellilere verilmelidir. Çağdaş dünya, engelli doğan her vatandaşa, bu engellilikten dolayı, sorumluluk önemli ölçüde devlete ve topluma ait olduğu için asgari geçimini sağlayabilecek tazminat niteliğinde bir sakatlık ödeneği vermektedir. Bu ödeneği, bizim çalışan engelliler için değil, işsiz engelliler için istememiz çok mu aşırı bir taleptir? Elinizi vicdanınıza koyun ve karar verin. Anayasasında sosyal devlet ilkesi bulunan Atatürk Türkiyesi’ne yaraşan bu değil midir?