Ak Parti Hükümetinin Dünü, Bügünü Ve Geleceğe Yönelik Yeni Politikaları - Eyüp DOĞAN

Sevgili okurlar; Ak partinin kuruluş aşamasında önderlik yapan Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Parti kuruluş amacı doğrultusunda, milliyetçi, demokrat, muhafazakâr bir çizgi ile yola çıkmış olması, Türkiye Kamuoyunun dikkatini çekmiş Türkiye’de ilk defa kurulan bir parti büyük bir çoğunlukla Parlamentoya girmiş ve tek başına hükümet kurma başarısına ulaşmıştır.

Sayın Erdoğan, daha ilk dönemlerde ve ilk seçimlerde engellileri göz ardı etmemiş, bizim camiamızdan Lokman Ayva’yı ve Ortopedik Engelliler camiasından da, Gürsoy Erol’u İstanbul’dan seçilebileceği bir sıraya koyarak parlamentoya taşımıştır.

İkinci seçiminde Gürsoy Erol’u aday adaylığına almamış, Lokman Ayva’yı tekrar milletvekili olarak Parlamentoya taşımıştır. Daha yeni kuruluş döneminde, özürlüye kapılarını açmış ve engelli sorunlarına bu açıdan bakmaya çalışmıştır. Aynı zamanda diğer siyasi partilere de örnek olmuş, söz konusu partiler engellilerin milletvekili adayı olması için kapılarını açmışlardır. Birçok sayıda değişik partilerden engelli milletvekili aday adayları başvurusu alınmıştır. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi Avrupa ülkelerinden ithal bir milletvekili adayı göstermiş ve kazandırmıştır. Parti meclisine en yüksek oy alarak seçilen Av. Turhan İçli engelliler konfederasyonu başkanı olarak da yaklaşık 50 ili dolaşmış özürlü camiasını büyük ölçüde harekete geçirmiş olduğu halde Ankara 2. bölge 12. sırasına adeta atılmıştır. Yani Cumhuriyet Halk Partisi engelli camiası ile dalga geçiyor gibi olmuştur. İyiki Akparti örnek olmuş. Yoksa söz konusu partiden de bir engelli milletvekili olamayacaktı. Sayın Erdoğan’ın kendi deyimiyle çıraklık döneminde birinci acil eylem programında engelli sorunlarıyla ilgili çalışmalara yer vermemişlerdir. Bu durumu, yurdun çeşitli illerinde protesto eden engelliler İstanbul ve Ankara’da da, çeşitli yürüyüşler ve eylemler yapmışlardır. Bu eylem ve yürüyüşleri haklı bulan, Sayın Başbakan, Özürlüler Yasasını gündeme alacağını 2005 yılının ilk çeyreğinde çıkartacağı sözünü de vermiştir. Fakat bu yılın birinci yarısını tam beş gün geçe, 5 Temmuz 2005 yılında gerçekleştirmiş ve özürlüler yasasını çıkartarak yürürlüğe sokmuştur. Yanlış hatırlamıyor isem, 2005 yılı zamanın özürlülerden sorumlu devlet bakanı Güldal Akşit ve Sayın Başbakan 2004 yılı 3 Aralık dünya özürlüler gününde 2005 yılı özürlülerin istihdam yılı olacaktır demiş, fakat bu yıl istihdam yılı değil benim düşünceme göre özürlüler yasası yılı olmuştur. Bu suretle 50.000 özürlünün işe alınacağı sözü de, yerine getirilmemiştir. Elbette özürlüler yasasının eksiği vardır. Ancak Özürlüler Yasasının daha güzeli yapılabilirdi. İşte, o zaman, sivil toplum kuruluşları isteklerinin % 80 ‘i, bu kanunda yer aldığını değerlendirmiştir. Bu yasa doğrultusunda ne yazık ki, bürokrasiye bırakılan yönetmelik çalışmaları da, kanun doğrultusunda değil bürokrasinin kendi anlayışları doğrultusunda yapılması nedeniyle bazı alanlarda örneğin, sağlık kurulu yönetmeliğinde yer aldığı gibi, özürlüler kanunu baypas edilebilmektedir.

Ak Parti hükümetinin çıraklık ve kalfalık dönemlerinde, özürlülere verilen yeni haklar elbette çok çok iyi değildi. Fakat 2002 yılı öncesiyle mukayese ettiğinizde, 2022 sayılı yasanın özürlülere verdiği maaş, 2–3 katına çıkartılmış, 1974 yılındaki gibi asgari ücret karşısında tam yeterli değilse de, epeyce iyi olduğu bilinmektedir. Süreç içerisinde 2002 yılına kadar 48.000 lira alan engelliler asgari ücret karşısında ne kadar ezildiğini okuyucularımın takdirlerine bırakıyorum.

Sevgili okurlar; Özürlüler yasası çıkmadan önce engellilere bakım ücreti diye bir ödenek yoktu. Anneye evde bakım ücreti adıyla verilen bugün için 600 TL ‘ye yakın aylık küçümsenmemesi gerekmez mi? Birde istihdam açısından bakalım. 43 yıllık örgütçü bir insan olarak, bu sürenin % 80,%90’ını istihdam üzerinde çalışan kişi olarak devlet kadrolarının açık kotaları dolmadıkça benim tatmin olmam mümkün değildir.2002 ‘den 2010 yılına kadar, her yıl özürlü sınavı açan Ak Parti Hükümeti, yeterli sayıda özürlüyü istihdam ettiklerini söylememiz mümkün değildir. Bu açıdan birde 2010 yılına bakalım. Milli Eğitim Bakanlığı 5.000, Sağlık Bakanlığı 2000, Orman Bakanlığı 1000 ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının istihdam ettiği özürlü sayılarını da buna eklersek tahminen 10.000 kişinin işe alındığı bilinmektedir. Bana göre, bu çok iyi bir aşamadır. Fakat 2004 yılı, 3 Aralık Dünya özürlüler gününde açıklanan 2005 yılı istihdam yılı olmanın ve 50.000 engellinin işe alınacağı taahhüdünün, yerini tutması mümkün değildir. 2002 yılı itibariyle istihdam edilen özürlüleri de buna ilave edecek olursak yaklaşık 15.000’e yakın özürlünün istihdam edildiğini de söyleyebiliriz. Bu yeterlimidir; Elbette hayır. Birde 2002 yılı öncesi hükümetlerin uyguladığı istihdam politikalarına bakalım. Ak Parti hükümeti dönemiyle mukayese edilmesi mümkün müdür? Elbette hayır.1990’lı yılların başı itibariyle özürlü istihdamı açısından, memnuniyet verici bir tablo sergilenmesi asla mümkün değildir. Ancak 1475 sayılı iş yasasının değişik, 4832 sayılı iş kanununda yapılan değişiklikle özürlü kotasını doldurmayan özel iş yerlerine verilen ceza paraları konusu büyük bir ilerleme kaydetmiş ayrıca 1997, 3 Aralığında parlamentonun tek gündemle toplanarak kanun hükmünde yetki kanununun çıkartılması daha sonra 3 tane kanun hükmünde kararnamelerin uygulamaya geçmesi söz konusu kararnameler doğrultusunda özürlüler idaresinin kurulması dışında fazla bir yarar getirmemiştir.

Değerli okurlar; bir hükümetin toplum menfaatini, yararlarını ve çıkarlarını korumak, anayasa gereği olarak, ezilen kesimi kucaklamak, onu kalkındırmak topluma kazandırmaktır. Bir hükümetin üst düzey bürokratları, uzmanları ve uygulayıcı bütün kurumların yetkilileri hükümetle aynı görüş ve düşünceye sahip olmalıdır. Aksi taktirde hükümetle aynı görüş ve düşünceye sahip olmayan bürokrasi kesimi, hükümeti kamuya kötü yansıtmak için uygulamadan uzak kaçıp, vatandaşı kötü bir şekilde üzmekten, yormaktan, başka bir işe yaramaz. Bu nedenle topluma hizmet verecek ekiplerin aynı çerçeve üzerinde kurulması daha iyi ve daha çok hizmet vermeye yol açacaktır. Örnek verilecek olursa, bir kurumun başında önceki hükümetin atadığı bir yüksek bürokratı alacak yerine yeni bürokrat atayacak. Görevinden alınan bürokratta mahkeme kararı ile tekrar görevine dönecek. Bu bürokrat o hükümetin kamuya sunacağı hizmeti doğru yansıtır mı? Bir defa görevinden alınmayı da, mahkeme kararıyla görevine dönmeyi de her ikisini de doğru bulmuyorum. Çözüm nedir denecek olursa, bir sivil toplum kuruluşunda bir başkan çalışabileceği ekibi kendi kuruyor, onunla çalışıyor, başarıya da ulaşıyor. Öyle ise hükümette, çalışacağı ekibini a’dan z’ye kurmalı, birbiriyle çelişmemelidir.

Değerli okurlar; şimdide biraz kendi penceremizden bakmaya çalışalım.1991 yılında meclis çıkartması adıyla bilinen, TBMM ye anıtkabirden 1000 civarında engelli yürümüş parlemonta ziyaret edilmiş, iktidarıyla muhalefetiyle parlemontada grubu bulunan bütün partilere özürlüler yasası teklif dosyaları sunulmuştur. O dönem başta Altınokta Körler Derneği olmak üzere, bu mücadeleyi sürdürmüş, 3 Aralık 1997 tarihinde 3 tane kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve Özürlüler İdaresi de kurulmuştur. 5 Temmuz 2005 yılında kabul edilen Özürlüler yasası ile Başbakanlık özürlüler idaresi yeniden yapılanmış ve faaliyetlerini sürdürmekteydi. Ak Parti hükümeti 12 Haziran genel seçimlerine gitmeden önce aldığı karar ve torba yasa adıyla bildiğimiz yasayı da çıkartarak devlet bakanlıkları kaldırılacak, yeni bakanlıkların kurulacağı 4 tane başbakan yardımcılığı olacak, bakanlık sayısı da 25’e çıkartılacaktır. Yeni kurulan 61.hükümetin kabinesinde açıkça belirlendiği gibi cumhurbaşkanının onayladığı ve parlamentodan da güvenoyu alan yeni hükümet başbakanlık özürlüler idaresini lav etti. Yeni kurulan bakanlıklardan Aile ve sosyal politikalar bakanlığı bünyesinde bir genel müdürlük olarak yer aldı. Söz konusu bakanlığa hangi genel müdürlükler bağlandı bir de ona bakalım.

Özürlü ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü, kadının statüsü genel müdürlüğü, aile ve toplum hizmetleri genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Şehit Yakınları ve Gaziler Daire Başkanlığı söz konusu bakanlık bünyesinde yer almıştır.

Özürlüler idaresi ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü lav edilmiş ve yerine Özürlü ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü kurulmuştur. Bu suretle her iki kurum bir isim altında birleşmiştir. Dolayısıyla örnek verilecek olursa milli eğitim bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve bazı bakanlıklar da olduğu gibi bu bakanlığında il müdürlükleri olacaktır. SHÇEK İl müdürlükleri il bazında, aile ve sosyal politikalar bakanlığının il müdürlüğü olarak çalışmalarını başlatacaktır. Özürlüler İdaresi Ankara’da bir koordine kuruluş görevini sürdürmekteydi, özürlü hizmetleri bakımından bir çalışma yapamıyordu. Sadece kurumlar arası koordinasyon görevini yürütmekten öteye de gidemiyordu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlükleri Ülke genelinde yaygınlaşacağı için, engellilere daha yakından, daha uygulanabilir ve yakın ilişkiler kurulacağı inancını taşımaktayım.

Sevgili okurlar zaten bilindiği üzere, özürlülerin rehabilitasyon hizmetleri bakım yardımları özürlü kimlikleri geçici yardımlar da bu genel müdürlük tarafından yapılmıyor muydu? Tabiî ki öyle oluyordu. Öyleyse, bütün özürlü hizmetlerinin tek genel müdürlük bünyesinde toplanması ve bütün illerde hizmet vermesi doğru değil midir? İlk bakışta bana bu çok doğru geliyor. Özürlüler yasasından örnek verilecek olursa, sorunlarımızın % 80 ini çözüyordu. Söyledik ya, bürokrasi engelline takılıyor ve yasa uygulanamıyor. Yönetmelik engellerine takılarak engellilerin sürekli zararlarına olan uygulamalar ortaya çıkıyor. Umarım Aile ve sosyal Politikalar bakanlığına bağlı, özürlü ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü gelişmiş ülkelerde olduğu gibi uygulamalara başlar, engelli sorunları da köklü çözümlere kavuşur. Sivil toplum kuruluşları olarak, dernekleriyle, federasyonlarıyla ve konfederasyonlarıyla kolektif bir çalışmaya başlamalı bu bakanlığın ve genel müdürlüğün yaptırım yetkisi de olacak şekilde girişimlerimizi sürdürmeliyiz.

Sevgili okurlar; yeni ortaya çıkan bir kuruluşa, bana göre iyimser bakmak gerekir. Çünkü bir başbakan, bir hükümet, yaptığı çalışmaları mutlaka kendi programları doğrultusunda, toplumun yararına hizmet vermeye çalışır. Bazı kimseler iktidarı sevmeyebilir, bazı insanlar da muhalefeti sevmeyebilir. Ama her iki tarafta kendi programları doğrultusunda doğru işler yapacaklarına inanmamız gerekiyor. Zaten insanlar inanmasa bu kadar çok parti, bu kadar çok değişik görüşlerde olmaz. Ama şu bir gerçek ki, ak parti hükümeti kurulduğu tarihten itibaren girdiği bütün seçimlerde oy potansiyelini yükselterek çıkıyor. Demek ki, %50‘nin üzerinde oy alan bu partinin, güzel ve doğru işler yaptığına inanıyor. Bana sorulacak olursa, ben de doğru çalışmalar yaptığına inanıyorum. Bu nedenle de oy oranı her seçimde de artmaya devam ediyor. Söz konusu bakanlığın ve genel müdürlüğün engelliler açısından çok güzel hizmetler vereceğine inanıyorum Başlasın görelim. İyi yaptıklarını taktir, eder, kötü yaptıklarına karşı çıkar sivil toplum kuruluşları olarak bizde, yaptırım faaliyetlerimizi sürdürmeye çalışırız. Gelecek sayılarda buluşmak üzere esen kalın sevgili okurlar.

Aile ve sosyal politikalar bakanlığı

Özürlü ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü

kadının statüsü genel müdürlüğü / aile ve toplum hiz gen. Müdü.

çocuk hizmetleri genel müdürü. / Sosyal yardımlar genel müdürlüğü

ŞEHİT yakınları ve gaziler dai.bşk.