Temel Direk Mustafa Kemal DOK'un Anısına - Av. Turhan İÇLİ

En önemli önderlerimizden biri olan 17 Ağustos 2009 tarihinde yitirdiğimiz Mustafa Kemal Dok için, ölümünün ikinci yıldönümü dolayısıyla kaleme aldığım bu yazının başlığını düşünürken iki sözcük dolandı dilime: temel direk! Daha iyi bir başlık bulma çabalarım boşunaydı. Zira “temel direk” tamlaması, ısrarla kendini dayatıyor; kendine baş köşede yer istiyordu. Bu ısrarlı isteğe boyun eğip yazımın başlığını “temel direk” olarak koymaya karar verdim. Sonra düşündüğümde ne denli isabetli bir karar vermiş olduğumu daha iyi duyumsadım. Zira Mustafa Kemal Dok’un yaşamını bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirdiğimde “temel direk” tamlamasının ona çok yaraştığını anladım. Gerçekten de demokratik örgütlü körler hareketinin bugüne kadarki bütün aşamalarında yapıyı sağlamca ayakta tutan temel bir direkti o.

Artık biliyorsunuz: 1969 Yılının Mayısında yapılan Körler Yürüyüşü, demokratik körler hareketinin örgütlü ve mücadeleci ilk örneğiydi. Tandoğan dan Kurtuluşa dek yürüyen üçyüz dolayındaki körler kitlesi: “bizde varız” diyordu; “bizimde haklarımız var ve biz de toplumsal muhalefet hareketinin bir parçasıyız.”

O sıralar ben Ankara Körler Ortaokulunun 1. Sınıf öğrencisiydim. Nöbetçi öğretmenimiz izin vermediği için bu yürüyüşe katılamamıştık; ama biz körler okulu öğrencileri arasında da büyük bir heyecan yaratmıştı. O zaman Ankara Körler Okulunda okuyan öğrencilerin önemli bir bölümünün daha sonraki yıllarda örgütlü körler hareketinin içerisinde etkin roller üstlenmesinde bu yürüyüş ve benzeri eylemlerin belirleyici damgası vardır.

İşte Mustafa Kemal Dok körler arasında bilinçlenme ve örgütlenme ruhunun gelişmesine yol açan bu yürüyüşün önderiydi.

1974 de O’nu, mücadeleci bir körler derneği kurmak için aydın körler arasında propaganda çalışması yaparken görüyoruz. Ben o zaman Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin hazırlık öğrencisiyim. Kemal ağabey, rahmetli arkadaşım Cemil Korkmazla birlikte bizi işyerine çağırmıştı. İşyeri Ankara da Necatibey Caddesi üzerindeki Türkiye Elektrik Kurumuydu. Bize uzun uzun örgütlenme projesinden söz etmiş ve kurucu yönetim kurulu içerisinde yer almamızı istemişti. Bu isteği tereddütsüz kabul etmiştik. Başkanımız O’ydu.

Derneğin en önemli mücadelelerinden biri 1976 yılında gerçekleştirilen açlık greviydi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizden gelen işten atılmış veya müzmin işsiz otuz dolayında kör arkadaşımız işe girme talebini kamuoyuna duyurmak için açlık grevine oturmaya ikna edilmişti. Hummalı bir çalışma sonucunda Ankara da Zafer Çarşısı yanındaki çimlik alanda açlık grevi çadırı kurulmuştu. Basın toplantıları yapılıyor; çeşitli kitle örgütleri ve siyasi partiler destek ziyaretinde bulunuyorlardı. Güvenlik güçleri çadırı söküyor; açlık grevcilerini emniyete götürüyor; bırakılır bırakılmaz eylem bir başka yerde yeniden başlatılıyordu. Olay basında genişçe yer almış; o zamanki Cumhurbaşkanımız duruma el koyarak grevci körleri işe yerleştireceğine söz vermişti.

İşte bu eyleminde örgütleyicisi ve başoyuncusu Mustafa Kemal Dok’tu.

Birlikte kurmuş olduğumuz Körler Eğitim Ve Kültür Derneği 12 Eylül öncesi dönemin “sağ-sol olarak bölünmüş siyasal ortamından etkilenerek aşırı politize olunca, bölünmeler meydana gelmiş ve dağılmıştı. Dağılan parçaları yeniden buluşturup tek bir demokratik körler hareketinin yaratılabilmesi için 12 Eylül askeri rejiminin toplumun üzerine bir kabus gibi çökmesini beklemek gerekmişti.

12 Eylül öncesi çarpıtılmış politik ortamının kitle hareketlerine verdiği zararı ilk kavrayanlar ve ders çıkartanlar arasında yine Mustafa Kemal Dok vardı.

1981 Tarihinde Sosyal Hizmetler Akademisi ve TÜRK-İŞ’in birlikte düzenledikleri engellilere yönelik bir sempozyumda tesadüfen bir araya gelmeyi fırsat bilen Kemal Ağabey, körlerin dağılan unsurlarını birleştirmek için özel bir çabanın gösterilmesine ön ayak olmuştu. Böylece körlere yönelik kabartma bir yayın organının çıkartılması için kollar sıvanmış; içinde ben ve bugün Ak Hatça önder ve hasan tatar gibi hala Altı Nokta örgütlülüğünün bünyesinde bulunan arkadaşlarımızın oluşturduğu bir ekip, önce Kabartma bir Yayın Organı hakkında Rapor başlıklı bir broşür yayınlamıştı. Bu broşürde demokratik örgütlü engelli hareketi içerisinde hala savunula gelen temel görüşlerin önemli bir bölümü ifade edilmişti. Kabartma Yayın Organı hakkında Rapor körlerin yoğunca bulundukları ortamlarda tartışıladursun, 1984 Yılında yıpranmamış tek dernek durumundaki Altı Nokta Körleri Eğitme ve Kalkındırma Derneğinin genel kurulu gelip çatmıştı. Kemal Ağabey bu derneğin üyesiydi ve ısrarla Altı Noktanın yönetimini ele geçirmenin gerekliliğini savunuyor; bu amaçla yoğun bir çalışma yürütüyordu. Nitekim başarılıda oldu ve yavaş yavaş “sağcı-solcu” demeden bütün körleri Altı Nokta içerisinde toparlamaya girişti.

İşte bu sürecin kahramanı ve yeni Altı Noktanın genel başkanı yine Mustafa Kemal Dok’tu.

O, 1986 yılında İstismarcı Kör Dernekleri Federasyonu’nun karşısında kurulan Körler Federasyonunun da ilk başkanıydı. Ancak bu federasyon uzun ömürlü olmayacak; Mersin Derneğinin ihaneti yüzünden yasal zorunlulukları yerine getiremediği için münfesih duruma düşecekti. Ne var ki mücadele devam ediyordu. İstismarcı Kör Dernekleri Federasyonu 1994 yılında ele geçiriliyor; demokratik bir tüzüğe kavuşturularak örgütlü körler hareketinin üst örgütü durumuna geliyordu. Mustafa Kemal Dok’un bu süreçte de büyük emeği ve katkıları bulunmaktadır. Ancak o sıralarda örgütlü kör hareketinin önderliğini kendisinden genç kadrolara gönüllüce bırakıp körlere yönelik proje ve hizmetlerin yürütüldüğü alanlara adım atıyordu. Önderlik misyonunu bu kez el birliğiyle inşa etmiş olduğumuz Altı Nokta Eğitim ve Kültür Merkezini işletmek için kuruduğumuz Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfının başına geçerek yerine getirmiştir. Bu vakfın güçlenip gelişmesi, zor durumlara düştüğünde yeniden ayağa kaldırılması için hiçbir özveriden kaçınmamıştır. Derneğimize ve Vakfımıza karşı yürütülen saldırıların karşısında kaya gibi duran ve göğsünü siper edenlerin başında o vardı. Bütün çalışma yaşamı boyunca binbir güçlüklerle sahip olabildiği aile konutunu, Vakfın Devlete olan borçları için ipotek ettirmiş olduğunu ölümünden sonra öğreniyoruz.

Kemal Ağabey istismarcıların ve örgütümüze ihanet edenlerin baş düşmanıydı. Onların üzerine korkusuzca yürümeyi; kulaklarından tutup teşhir etmeyi bugünkü kuşak ondan öğrenmiştir.

Kemal Ağabey mücadelenin ve direnmenin sembolü olduğu kadar bir davada sebat etmenin de tartışılmaz örneğiydi. Kişisel çıkarlarına yahut sözde “onur ve ilkelerine” azıcık dokundu muydu, kendisini Altı Nokta düşmanlarının yanına atan ya da kapı kapı dolaşıp Altı Noktayı şikâyet eden zavallılara karşı davada ayak diremenin önemini daima vurgulamış ve kendisi de örnek davranışlarıyla bunu göstermiştir. Kemal Ağabey mücadele ve dava arkadaşlarıyla her zaman aynı görüşte olmamıştır. Zaman zaman onlarla çeliştiği ve sürtüşmeye düştüğü de görülmüştür. Ancak hiçbir zaman bu yüzden örgütünü karşısına almamış; Altı Nokta karşıtlarıyla veya bazı güç odaklarıyla işbirliğine girmemiş; azınlıkta kaldığı dönemler en fazlasından köşesine çekilip çelişkilerin giderileceği günü beklemeyi yeğlemiştir.

Bazı kişiler Mustafa Kemal Dok’u her yıl anmak için neden toplantılar düzenlediğimizi, yazılar yazdığımızı, bütün bunları başkaları için neden yapmadığımızı sorup dururlarmış! Bu soruların yanıtını yukarda son derece sınırlı olarak sunduğum Mustafa kemal dokun mücadele öyküsünü düşünen herkes kolayca verebilir. İnanın, yukarda ki soruları soranlarda verebilir. Ama biz yine de söyleyelim: işte bunun için, mücadele geleneğimizin ve örgütümüzün “temel direği” olduğu için. Başka söze gerek var mı?