Dünyanın Anahtarı - Olivia Minh En (Yeni Zelanda)

Sevgi sözcüklerimin babamdan miras kaldığına inanıyorum. İlk ezber denemelerimden birisi onun bana Kamboçya ve Viyetnam’da şiir ezberlemeyi öğretmesidir. Daha sonra, onun bana Hairy Maclary babadan yüksek sesle bir şeyler okuduğunu hatırlıyorum. Parmaklarımla takip ettiğim kadarıyla, Donaltson’un Mandırası.

Viyetnam’daki bir mülteci kampında 17 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldim. 18 aylıkken kızamığa yakalanmıştım ve bunun sonucunda tamamen kör olmuştum. Ailem tümüyle yıkılmıştı! Artık geleceği olmayan bir çocukla ne yapacaklardı? Diğer on bağımlı çocuğa bakacak para, hatta azıcık umut bile yokken, ekstra ihtiyaçları ona nasıl sağlayacaklardı?

Neyse ki, üç yaşına geldiğimde ailem mülteci sponsorluk planı çerçevesinde Yeni Zelanda’ya geldi. Kiwi sponsorlarımızdan babam Braille alfabesini, görme engelli bir bireye yazı dünyasına erişim imkânı sağlayarak bireyin hayatını değiştiren bir altı nokta sistemini öğrendi.

Yardımcı biri olarak, babam okumanın insana kattığı büyük avantajları biliyordu. O zaman İngilizce bilmiyor, okumuyordu, fakat bu yazıyı ve temelini hızla öğrenip okula başlamadan önce Braille alfabesini bana kendisi öğretti. Çeşitli uzmanlar tarafından Braille yazıyı öğrenmem için üç yaşın çok erken olduğu anlatıldığında, gören bir çocuğun okula gitmeden uzun zaman önce, yazılı sözcükler, çevresindekilerin işaretleriyle ve resimli kitaplarla haşır neşir olduğunu söylüyordu. Neden benim kızım kör olduğu için dezavantajlı durumda olsun?

Böylece, üç yaşından itibaren, Braille yazı günlük hayatımın büyük bir bölümü olmuştu. Yazıyı kavramıştım önceleri, onu yalnızca bir şeyleri okumak için kullanıyordum. Annemin şaşkın bakışları altında, daha çok küçükken, onu duvar kağıtları da dahil evimizdeki her düz yüzeye yapışkan etiketlere yazmak için kullanıyordum.

Dokuz yaşıma geldiğimde, babamın bana yalnızca okuma yazma becerisinden ibaret olmayan ne kadar büyük bir hediye verdiğini gerçek anlamda kavradığımda, o ölmüştü. Braille yazıyı öğrenmem konusunda ısrar ederek, bana çevremdeki dünyaya ulaşıp ayak uydurabilmemi sağlayan en gerekli aracı vermişti. Braille yazı sayesinde gören arkadaşlarımla aynı düzeyde görevlerimi yerine getirebiliyorum. Tek kör öğrenci olduğum okulda, Şhexpear oyunlarını yüksek sesle okumak, Braille nota sistemini kullanarak müzik besteleri söylemek, Nemeth Braille matematik sistemini kullanarak matematik ve kimya denklemlerini çözmek gibi gören sınıf arkadaşlarımın yapması gereken her şeyi yapabiliyordum. lise ve üniversite yılları boyunca, en yüksek notlar ve burs için diğer gören öğrencilerle eşit şekilde rekabet ediyordum. Şu anda avukat olarak görüş taslağı, müşteri danışmanlığı ve yiyecek fiyatlarının ani yükselmesi ve hafif sporlar performansı alanlarında diğer gören avukatlarla yan yana çalışıyorum. Bugün “normal”, bağımsız bir hayat sürdürüyorum, ailemin imkânsız olduğunu düşündüğü bir geleceğe adım atıyorum.

Körlüğü kabul etmekten hoşlanmadığımız zaman, körlerin ve görme engellilerin dünyasında sık sık ulaştığımız gören dünyayla bütünleşme derecesiyle başarımızı ölçeriz. Bu elbette ki, “gören insanlar gibi olmak istediğimiz” anlamına gelmez; istediğimiz tek şey, gören bir bireyin yapabildiği her şeyi yapmaktır. Benim, birçok kör ve görme engelli birey için, Louis Braille’in icadı neredeyse bize tam bir bütünleşmeyi elde etme araçları sunarak hayatımızı değiştirdi. Nraille bize bilgiyi iletmede yazılı sözcüklere dayalı bir eğitim sistemine eşit ulaşma fırsatı vermektedir. O halde, bu, kapıyı yüksek maliyete, profesyonel istihdama açıyor. Braille bize o günlerden bugüne gören uzmanların yapması gereken birçok görevi aynı verimlilikte yerine getirme yolu açmıştır, yazılı belgeleri ayrıntılı incelemeyi örnek olarak verebiliriz.

Braille yazının kör ve görme engellilerin hayatlarına getirdiği değişiklikler çalışma ve okulla sınırlı değildir. Eğlence etkinliklerine katılma gibi seçeneklerimizi de artırmaktadır. Diğer gören oyuncularla yazı yarışması yapmak, ailem ve arkadaşlarımla kart oyunlarına katılmak, pasta tarifleri almak gibi birçok eylemi gerçekleştirirken bizzat Braille yazıyı kullanıyorum. Bir gün, çocuk sahibi olduğumda, onları sözcüklerin büyüsüyle tanıştırmak için tıpkı babamın yaptığı gibi onlara kitap okurken kuşkusuz, ben de Braille yazı kullanacağım.

Braille yazının, birçok toplum etkinliğine tam katılımlarını kolaylaştırarak körlerin ve az görenlerin hayatına birçok katkıda da bulunmuştur. Örneğin: küçük bir plan ve organizasyonla, ortak Noel şarkılarının tüm sözlerini kabartma defterime, kabartma ekranı olan küçük bilgisayara not edebilirim ve sonra Noel ayinine devam edip diğerleri ekrandan şarkı sözlerini okurken, kabartma defterimdeki sözleri okuyarak şarkı söylemeye katılabilirim. Bu şekilde Braille yazı kullanmak küçük bir şeymiş gibi görünebilir ancak, küçük şeylerden büyük farklılık yaratan bir şey bu.

Louis Braille’in icadının kör ve az gören bireylerin hayatında yaptığı değişiklikler bin kelimeyle saymakla bitmez. Bunu erişim, bütünleşme ve fırsat olarak üç kelimeyle özetlemek en doğrusu olabilir. Yapabildiklerimin tümünü ve Braille yazı bilmenin bana sağladığı tüm fırsatları düşündüğüm zaman, küçük Fransız çocuğunun kör ve az gören bireyler için daha aydınlık bir dünyaya kapı açan dehasına minnettarım ve kızının geleceğinin anahtarının küçük çocuğun icadında gizli olduğunu daha çok önceden fark eden babama teşekkür borçluyum.

Olivia Minh En (Yeni Zelanda)